19 Ekim 2016 Çarşamba

Kore'ye Tasininca Hayatimda Neler Degisti?


Basligi ilk 30 gun sonrasinda Kore izlenimlerim olarak da yazabilirdim ancak fark ettim ki, burada 50.gunumdeyim ve herkesin 30 gune sigdirip edinebilecegi tecrube ve his farkli olacaktir. Bu yuzden basligi gun ile sinirlamak istemedim.

Evet, tam 50 gundur Guney Kore, Seul'deyim. Aklimin kosesinde bile olmayan bu Asya ulkesine bir sekilde geldim ve her gun izlenimlerimi artirip facebook sayfamiz olan soulsteps'ten sizlerle paylasmaya calisiyorum.

Daha huzurlu biriyim. Beni taniyanlar biliyor, zaten hep huzurlu gorunumu olan, gulec, olumlu, huzur yayan biriydim ancak Kore'ye tasinmadan once ic huzurumda buyuk eksiklikler vardi. Su anda ic huzurum kusursuz mu? Elbette degil, fakat eskisiyle kiyaslanamayacak kadar daha iyi bir seviyede.

Saygiyi her yerde hissediyorum. Kimse benim nereli oldugumu, unvanimi, egitim gecmisimi, ne kadar kazandigimi, nasil bir inancim oldugunu bilmeden ve onemsemeden bana saygi duyuyor. O kalabaliga ragmen, sokakta yol veriyor, metroda hayat arkadasima yer veriyor, sehir parkinda selam veriyor ama saygiyi samimiyetle her an hissettiriyor. Kosulsuz ve cikarsiz saygiyi hissedebilmek guzel.

Artik hic televizyon seyretmiyorum. Cunku Kore'deki evimizde televizyon kanallarina bir aboneligimiz yok :P
1923 yilinin ait oldugu cagda dunya icin yapilmis en buyuk icat olan televizyon, artik yanlis kisilerin (kanal sahiplerinin) ellerinde sadece bir beyin yikama araci haline gelmistir. Fakat televizyonun bu kadar yayginlasmasi ve evlerde olmazsa olmaz bir aygit haline gelmesi hasebiyle bilgisayar ve internet gibi bu cagin aygitlari ve teknolojileri bile televizyon kullaniminin onune gecemememektedir. Insanlar televizyon uretim teknolojilerine ve kampanyalarina sevinip giderek buyuyen ve incelen televizyonlardan evlerine almayi adet edinirken, bu devlesen ekranlarin aslinda bizlere sadece olumsuz enerji, yanli bilgi, erklerin kotu niyetli hedeflerini sizlere suslu sekilde sunup kendi ideolojilerini empoze etmeye calisan aygitlar oldugunu goremiyor. Sizi agir yapilmis, sagliksiz aksam yemeginizin ustune saatlerce oturacak sekilde sabit tutup obezite ve kalp, damar hastaliklarina yaklastirdigi gercegine daha detayli deginmeyecegim bile. Evet bizim evimizde de bir televizyon var fakat hem kanal aboneligimiz yok, hem de sadece ayda bir aksam begendigimiz, kendi hur irademizle sectigimiz, bize bilgi veya keyif saglayacak bir film izlemek icin aciyoruz.

Uyku sorunu yasamiyorum. Turkiye'nin en medeni sehrinde dogup buyudum, yine de 5000 yillik gecmisine ragmen benim icin yeterli bir medeniyete sahip degildi. Ustelik aci olan da her gecen yil, yanlis yoneticilerin elinde, disaridan aldigi niteliksiz goc nufusu ile medeniyetten iyice uzaklasiyordu. Halbuki 1 milyon dolarlik caddeye sadece 100 metre uzakta oturuyorduk. Fakat esege altin semer de koysan, esek yine ayni esektir sozu bu durum icin de gecerliydi. 50 yil oncesinin teknolojisi olan mopedlerine cikardigi kendi gurultusu yetmezmis gibi, daha da dikkat cekmek amaciyla ekledikleri gurultu egzozlariyla gun boyu ve gece boyunca sokagimizdan gecen dusuncesiz insanlar yuzunden deliksiz, kesintisiz, huzurlu bir uyku saglamak mumkun degildi. Kore'de 50 gun icinde daha bir tane bile bu tur arac gormedim. Seul'deki evimizin bulundugu muhitte, komsularimizin Porsche, Range Rover, Bmw gibi ust gelir seviyesine sahip insanlarin kullandigi, guclu motorlari olan araclari var. Hatta sokagimizdan bazen Ferrari, Maserati ve diger super spor araclardan da oluyor fakat bunlarin bile hicbirinin sahibi, bu dar sokaklarda gereksiz yere 20 metrelik araliklarla gazi kokleyip aniden durup gurultu yapmiyor ve bos yere benzin tuketip cevreyi katletmiyor. Hepsi de sessizce ve 20-30km hizla giderken dogal olarak ne kadar ses cikariyorlarsa o kadar cikarip yollarina devam ediyorlar. Bu bir psikolojik durum, "bana bakin, beni dikkate alin, ben de onemli ve degerli biriyim" mesaji vermeye calisan insanlarin basvurdugu bir yol fakat ise yaramadigi gibi baskalarina da zarar veriyor.

Kopeklerin boyutu ne olursa olsun havlamiyor. Ister dev bir cins, isterse en minik turde olsun, hepsi de mutlu, huzurlu evcil hayvanlar, cunku sahipleri onlari sevdigi icin sahipleniyor, hava atmak veya uzerinde iskence uygulayip ruhunu tatmin etmek icin degil. Evet kopegine kotu davranan Koreli de gorduk fakat 10.000 evcil hayvan sahibi gorduysek, sadece 1'i kopegine bizim davranmayacagimiz sekilde davraniyordu. Evet 10.000'de 1. Maalesef Turkiye'de evcil hayvanina hak ettigi gibi davranan sayisi cok dusuk. Burada evcil hayvanlar evde, kulubede hapsedilmiyor, her gun sokakta, dogada, sehir parklarinda, kucakta gezdiriliyor. Diger hayvanlarla ve dogayla bulusturuluyor. Havlayan kopek olmadigi icin de gunduz sokakta guvenle yanlarindan gecebiliyor, gece de huzur icinde uyuyabiliyorsunuz. Sadece mahallemizde mustesna bir kucuk evcil kopek var, istisnasiz her sabah 9-10 arasi havliyor, o da muhtemelen sahibi ise gidiyor, gitti diyedir.

Yesil, yesil, yesil. Doga ve dogal kelimelerinin ici bostu. Evet Turkiye'de de bir Karadeniz bolgemiz var fakat diger bolgeler o kadar yesil degil. Yesil olanlar da her yil para icin bilincli sekilde yakiliyor, katlediliyor. Burada bu kadar kalabalik bir sehir ve bir o kadar da beton olmasina ragmen, mumkun oldukca dogayi korumaya calisiyorlar. Sehir parklari var ve bu parklar her gun herkesce ziyaret ediliyor. Ha, yesillik ve sebze pahali. Bunlarin da degerini bilin, durust ciftciyi destekleyin.

Sehrin merkezindeki Namsan ormani hergun yuzlerce yuruyuscuye saglik sunuyor

Temizlik ve cevre bilinci. Sadece evlerin onu degil, sokaklar, parklar, metro, otobusler, magazalar, stadlar, umumi tuvaletler, ozetle her yer temiz. Copler, Almanya'daki gibi biyolojik, geri donusumlu ve donusumsuz diye 3'e ayrilan kutulara atiliyor. Bunu sadece havaalanlarinda gormuyorsunuz, evinizin onunde, gectiginiz bir sokakta, her yerde.

Sehrin en cok ziyaret alan yerlerinden Namsan kulesine gunde kabaca 50 defa sefer duzenleyenler, cevreyi korumak icin elektrikli otobus tahsis etmisler.

Yayalar ve bisiklet suruculeri degerliler. 50 gun icinde daha hicbir yayaya veya bisiklet surucusune korna calindigina sahit olmadim. Sadece motorlu arac suruculeri birbirine korna caliyorlar ve oranlarsak, Turkiye'dekinin %5'i kadar korna sesi duyuyorum. Cunku korna burada, ilkel toplumlarin kullandigi gurultu gibi bir haberlesme araci olarak kullanilmiyor. Sadece bir motorlu arac surucusu gercekten tehlikeli bir hata yaptiginda uyarmak icin korna caliniyor. Her kavsakta mutlaka bir yaya gecidi var ve o yaya gecidinden bir yaya geciyorsa, motorlu arac suruculeri %95 duruyor. Isterseniz o yaya gecidini 1 dakika gibi uzun bir surede gecin, kimse size korna calmiyor, sabirla bekliyor.

Yayalar da, bisiklet suruculeri de kurallara uyuyorlar. Trafik lambasi olan bir kavsakta yesil isigi gormeden gecen bir Koreli yaya veya bisiklet surucusu henuz gormedim. Bu sayede motorlu arac suruculeri de onlara saygi gosteriyorlar. Kisacasi herkes birbirini kolluyor, bencillik yok.

Jeju adasinda siradan bir ara sokaktaki cop alani ve siniflandirilmis cop kutulari & ogutme makinesi!

Milli icecekleri ayran degil, bilakis alkol de iceren pirincten yapilan Soju fakat 50 gundur daha hic sarhos veya cevresine rahatsizlik verecek kadar icmis birine rastlamadim.

Gecmisten gelen batil itikatlara (kurbaga/kaplumbaga heykelinin ayagini open de gordum) sahip olan gruplar da var, Sam amcanin uzun vadeli emperyalizm planlarinin ise yaradigini belli eden gruplar da var, yine de 50 gundur tanistigim hicbir Koreli, Amerikali, Kanadali, Ingiliz, Myanmarli, Alman, Cinli kimse inanc uzerinden onyargili, yanli veya empoze edici bir konusmaya beni dahil etmeye calisip vaktimi calmadi. Herkes diledigine inanmakta veya tapmakta serbest.

Sokak hayvani yok. Sokak kopegi zaten hic yok. Kedi ise 50 gunde birkac tane gordum ve benden kacan bir kedi mutlaka gecmisinde buyuk travmalar yasamis demektir. Bunu arastirdigimda kedilerin, Kore kulturunde fare, sican gibi bir hayvan olarak goruldugunden, herkesce pek sevilmedigini ogrendim. Yine de ozel cins kedileri evinde besleyenler de varmis.

Deniz urunleri luks tuketim urunu degil. 3 tarafi denizle kapli bir ulkede deniz urunlerinin daima luks yasam tuketim urunu olarak gorulmesi ve balik lokantalarinin sadece kaziklanmayi onemsemeyen zenginlere hitap etmesi hep tezat gelirdi. Burada deniz urunlerinden yapilan her sey sokakta bile satilacak kadar dusuk fiyatli. Vejetaryenlige gecis gibi gorulebilecek deniz urunleri tuketimini tercih eden bir yasam sekli, etcil kulturun baskin oldugu kapali bir toplum icin simdilik gercekci gorunmuyor.

Seul'de bir sokakta satilan cubukta deniz urunu (saniyorum yengecti) 4TL.

Bisiklet yollari. Ama gercek bisiklet yollarindan bahsediyorum; Kesintisiz, motorlu arac girmeyen, giremeyen, mazgalsiz, hendeksiz, tumseksiz, cukursuz, putursuz, copsuz, huzurlu ve guvenli bisiklet yollari var. Ustelik ucsuz bucaksiz, cunku tum sehri dolasiyor. Seul'den Busan sehrine kadar (yaklasik 550km) bisikletlilerin guvenle gectikleri bir bisiklet yolu var ve bu rotayi tamamlayanlarin adresine madalya gonderiliyor!

Bisikletinizle "40km kesintisiz" bisiklet yolunda ilerliyorsunuz ve karsiniza bisiklet tuneli cikiyor! 

Dinc ve saglikli bir halk. Sabahin 6'sinda sehir parkinda 85 yasinda bir kadin yuruyus yapiyor, 7'sinde bir, bazen birkac rahibe yuruyup dogayla bulusuyor, 65 yasindaki zinde adam kosu antrenmani yapip yarislara hazirlaniyor, takim elbiseli genc adam ayaginda spor ayakkabisiyla hizli bir yuruyusle hem temiz hava soluyor, hem de isine gidiyor, gorme engelli bir kadin, sehir parkindaki yuruyus ve kosu yolunun ortasindaki kabartmali zemini asasiyla takip edip 3.5km'yi huzur ve guven icinde katediyor!

Ortasi gorme engellilere ozel, motorlu veya motorsuz hicbir aracin giremedigi tartan zeminli kosu ve yuruyus yolu


Hayatimda ilk defa serbestce dolasan yani hayvanat bahcesinde "tutsak edilmemis" oklu kirpi gordum. Evime sadece 2km uzaktaydi, sehir parkinda muhtemelen karsidan karsiya gecmeye calisiyordu. Biz de o anda kosuyorduk, onun en uzagindan gecip korkutmadan oradan uzaklastik. Insanlar ve hayvanlar, doganin ayni degerdeki uyeleri olarak baris icinde birarada yasayabiliyorlar. Bunu hicbir hayat bilgisi dersinde uygulamali olarak ogretemezler.

Han nehrindeki bisiklet yolunun yanindaki acik hava spor salonunun icinde bulunan golf sahasinda golf oynayan ve sehir parkindaki kosu yolunun yaninda bulunan tenis alaninda tenis oynayan yaslari 55-75 arasi degisen insanlar gordum. Ustelik zengin sporu olarak bildigimiz golf ve tenis icin para odemeden, belediyenin ucretsiz bir hizmeti olarak bunu degerlendiriyorlardi. Bu insanlarda yaslilik sendromu, panik atak, stres olur mu?


Izmir gibi 4.5 milyon nufuslu, ulkenin en kalabalik 3.sehrinden geliyor olmama ragmen, Istanbul'dan bile yuzlerce kat daha fazla olan nufus yogunlugu Seul'de hemen kendini hissettirdi. Ozellikle de bazi caddeler, semtler ve ozellikle metrodaki bazi istasyonlarda igne atsaniz yere dusmez bir ortamda bulunmak ilginc bir tecrubeydi. Yine de bu buyuk kalabaliga ragmen insanlarin size carpmadan ilerlemesi hostu. Fakat onlarin carpmayacagina guvenip siz de dikkatsiz yuruyemezsiniz. Cunku cep telefonu kullaniminin en yaygin oldugu yerlerden birindesiniz. Herkesin gozu telefonunun ekraninda. Metroda, otobus duraginda, yolda her yerde insanlar telefonuna bakarak yuruyorlar. O kadar guvenli bir sehir ki, bir sey olacak endiseleri yok. Sizin aceleniz varsa veya onlardan hizli hareket ediyorsaniz, daha cok dikkat etmelisiniz, bu da dogal bir durum.

Schengen ulkelerine gittigimde paramizin (ve ulkemizin) ne kadar degersizlestirildigini gormustum fakat Asya'da da durum degismedi. Ornegin kaliteli bir dondurma icin 14.000won (40TL) veya bisikletinizin jant akordu icin 50TL oduyorsunuz ve burada kazaniyorsaniz, bunlar sizin icin yuksek rakamlar degil. Cunku bir ogretmenin aylik geliri Turk lirasiyla 6000-9000TL arasinda degisiyor. Konusunda tecrubeli bir ogretmenseniz buna ek olarak bir de size esyali bir evde oturma imkani sunuluyor. Boyle bir evi Turkiye'de kiralamak isteseniz aylik 3500TL kira gideriniz olur. Elbette her meslek grubunun geliri ayni degil (hicbir yerde olmadigi gibi) Ancak vurgulamak istedigim sey, 50 yil oncesinin Turkiye'sinde degerli olan ve artik bir degeri kalmamis olan ogretmenlik, o ulvi meslek, bizden ileri olan ulkelerde hala degerini koruyor.

Parayi iki el ile aliyorlar. Cunku paranin kolay kazanilmadigini biliyor ve kendisine para kazandiran insana da saygi duyuyorlar. Ben de kisisel antrenorlugunu yaptigim her musterim icin boyle bir saygiyi dogal olarak gosteriyorum. Her musterim/sporcum, dogal olarak arkadasim, bazen dostum haline geliyor. Kimse paraya tapmiyor veya onun esiri olmuyor fakat gecimini saglamasina destek olan herkese saygi duyuluyor.

Spora ve sporcuya saygi buyuk. Bir buyuksehir olan Seul'un ana caddelerinde her gun, gunun her saati yirtmacli mini kosu sortum ve askili yaris formamla kosuyorum. Gozlugumdeki aynadan surekli arkami kontrol ederim, bugune kadar bana arkamdan bakan, gulen, alay eden olmadi. Aksine kaldirimdaki yayalar yol veriyor, sehir parkindaki yasli adamlar tezahurat ediyor, bisiklet yolunda antrenman yapan bisiklet sporculari motive edici isaretler yapiyor. Yarislarda en one ben geceyim sorunu yok, istedigim yerde yarisa baslayabiliyorum. Bir arazi yarisinda 1.gelerek 450TL degerinde bir forma kazandim. Sporcum da 3.gelerek 400TL degerinde bir canta kazandi. Yarislarda destek ve sponsor sorunu yok, bu sayede yaptiginiz sporda iyiyseniz, kucuk olcekli veya butceli bir yarista bile guzel odullerle taltif edilebiliyorsunuz.

Katildigimiz yarisi kazaninca, bana ustumdeki ceketi, sporcuma da fotografta olmayan degerli bir cantayi hediye ettiler.

Gec kalma sorunu yok. Cunku metro ile her yere ulasabiliyorsunuz. Dunyanin en buyuk metro agina sahip sehrinde otobuse veya taksiye binmeniz gerekmiyor. Metroya ozel cep telefonu uygulamasi var, oldugunuz/yakininizdaki duragin adini ve gitmek istediginiz duragi yaziyorsunuz. Size en az aktarmali ve en hizli olarak 2 secenek sunuyor, aktarma sureleri de dahil olmak uzere toplam sureyi veriyor ve siz metroda kaybolmadiginiz surece bu sure daima tutuyor, boylece hicbir yere gec kalmiyorsunuz.

Izmir'deyken 20km uzaktaki is yerime 2 otobus, 1 metro aktarmasi yuzunden tek yone 1.5 saatte ulasiyordum. Bu da her gun hayatimdan 3 saatin bos yere gitmesi demekti. Kendi cabamla bisikletle gideyim dedim, bu sure 45 dakikaya indi, fakat bu sefer de ya kotu yol kosullari yuzunden bisikletim zarar gordu, ya da tehlikeli yollar ve saygisiz motorlu arac suruculeri yuzunden kendimi sayisiz defa olume yakin ve huzurdan uzak hissettim. Bir de kosarak gideyim dedim, sure yine toplu ulasimdan daha hizliydi! Ama bu sefer de beton ve bozuk zeminli, isyeri sahiplerince isgal edilmis dar kaldirimlarla, ustume suren arac suruculeriyle dolu anayollarda kosmak ruhuma da bedenime de iyi gelmedi. Burada bisikletle de metroyla da her yere huzurla, guvenle ve zamaninda ulasabilmek mumkun.

Oyle ki, okuluna yani is yerine bisikletiyle giden ogretmen sayisi cok. Onlar icin araba sahibi olmak sart degil. Ister 1000TL degerinde standart bir sehir bisikleti, isterse 8000TL degerinde bir arazi yarisi bisikletiyle hem ulasimlarini sagliyorlar, hem cevre kirliligini onluyorlar, hem de hafta sonlari ya da is sonrasi gezi yapabiliyorlar.

Isine bisikletle giden ogretmenlerin okul onundeki bisiklet park yeri. Ondeki bisiklet 8000TL.

Takdir, tesekkur burada daha yogunlukla kullaniliyor. Yeni tanistiginiz bir sporcuya birkac tavsiyede bulunuyorsunuz, sosyal ortamda size tesekkur edip gururunuzu oksuyor, dolayli yoldan isinize destek oluyor. Herkes birbirine tesekkur ediyor, kendini zorlamadan, cikarsizca.

Burada daha ne kadar kalacagim, yasayacagim henuz belli degil. Bundan sonraki tecrubelerimin de ne yonde olacagi net degil. Burada yazdiklarim, simdiye kadarki tarafsiz ve kisisel goruslerim.

Daha guvenli, huzurlu bir aile, sehir, ulke ve dunya mumkun. Bunu basarabilmis olanlara bakip ornek alalim.

Yer yer kiyaslama yapmam gerekmis olsa da, elimden geldigince (aslinda nerede oldugumuzu farketmemiz acisindan faydali olan fakat alisik olmadigimiz) elestirilere pek yer vermemeye calistim. Umarim faydali, aydinlatici bir icerik olmustur. Sorulariniz olursa ve cevaplarini biliyorsam seve seve cevaplayip bilgilendirmek isterim.
Esenlikle kalin.

Yazar notu: Yazinin ve yazida kullanilan gorsellerin tamami yazara haiz olup, izinsiz kullanimi durumunda yasal yollara basvurulacaktir.

3 yorum:

  1. Fatih hocam heyecanla yazılarınızın devamını bekliyorum.sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ilk firsatta yeni bir yazi yazmaya calisirim. O zamana kadar fb.me/soulsteps1 adresindeki sayfamdan fotograf ve kisa bilgiler paylasacagim. Cok tesekkur ederim Necip. Sevgiler.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil