3858
Mehmet KURUT
36.
Avrasya Maratonu Notlarım 18.11.2014
Avrasya maratonu ile
ilgili düşünce, duygu ve analizlerimi 3 alt başlıkta özetlemek isterim,
a-
Maraton
hazırlık surecim
b-
Maraton
c-
Maraton
sonrası
a-
Maraton hazırlık sureci:
Maraton hazırlık surecim kişisel antrenörüm “Fatih
Buzgan” sayesinde kontrollü geçti. Ancak vermiş olduğu çalışmaları tam hakkını
vererek, özellikle son 3 haftaya kadar olan süreçte yerine getirdiğimi söyleyemem! Ki yerine getirmiş olsaydım bu gün 4.31.51
lik sureyi mutlak surette 4.00.00 gibi bir surede tamamlama imkânım olurdu. Bu
dönemde aksattığım antrenmanlarım üstüne bir de “knee pain” ve diz
kapaklarımdaki mikro yırtıklar eklenince son 1,5 ay antrenmanlarımda önemli
derecede geri kaldım. Uzun km. maraton hazırlıklarımı rafa kaldırmak zorunda
kalıp üstüne bir de tüm kısa mesafe antrenmanlarımda ağrı ve sızı ile keyifsiz
zamanlar geçirdim.
Yine de her şey bitmiş değildi, yeni strateji
belirlemek ve bu 42,195 km. lik İLK maratonumu koşmak, keyifli bir şekilde
bitirmek arzusundaydım.
Yeni stratejimizi beslenme, dinlenme ve kısa
antrenmanlar üzerine kurduk, acilen mümkün olduğunca kilo vermem gerekiyordu ve
bunu beslenme konusunda uygulamış olduğum aksiyonlar ile gerçekleştirdim.
Dinlenme zamanlarımı artırıp, kısa mesafe koşu çalışmalarına da aksatmadan
devam ettim. Bu sayede ilave olarak -2 kilo daha zayıflamayı basardım.
Sakatlığımın verdiği dezavantajları azaltmak adına
form roller aldım, skuat ve streching hareketlerine devam ettim. Antrenörüm
Fatih Buzgan tüm bu stratejileri geliştirerek üzerine bir de moral ve
motivasyonumu hiç eksik etmedi. Tabi evde ailem de tüm bu süreçte hep yanımda
oldu!
b-
Maraton;
Maratondan 1 gün önce gerekli tüm eşyalarımız
hazır bir şekilde, Antrenörüm ve 2 arkadaşım ile beraber İstanbul’da daha
önceden belirlediğimiz otelimize vardık. Akabinde numaralarımızı, formalarımızı
almak üzere Maraton fuarına gittik. Saat 14.00 civarıydı, sırt numaralarımızı
hiç beklemeden alabildik, matara, yağmurluk, t-shirt vs gibi malzemelerin
bulunduğu çantalarımızı da hiç beklemeden alabildik, bu anlamda maraton
fuarında herhangi bir olumsuzluk gözüme çarpmadı. Son dakika kayıtları ve toplu
kayıtlar da farklı bölümlerde yapıldığı için yığılma yaşanmadı. Ayrıca makarna,
su, muz gibi beslenme bölümünde de herhangi bir aksaklık olmadan isteyen
istediği kadar faydalandı. Bu anlamda rahatlıkla Maraton fuarı amacına hizmet
etti diyebiliriz. En azından bizim gittiğimiz saatlerde durum bundan ibaretti.
Maraton sabahı 05.30 da kahvaltımızı almak üzere
kalktık, saat 07.00 den itibaren de bizi Start noktasına götürecek otobüsleri
beklemek için Sultan Ahmet meydanında beklemeye koyulduk. Uzunca bir süre
otobüs sıkıntısı kendini gösterdi, yığılmalar yaşandı, otobüse binerken her kez
bir birinin üzerinden atlamaya çalışırken insanlar birbirini ezdi.. Otobüs
içerisinde balık istifi modelinde start noktasına doğru hareket ettik, otobüs
kliması aşırı derecede sıcak hava üfledi ve insanlar bunaldı, bununla beraber
önümüzdeki otobüs köprü sapağını kaçırınca biz de kaçırdık ve Barbaros
bulvarını tavaf ettik, bu bize en -15dk. ya mal oldu.
Varışımız 08.30 civarıydı ki, tuvalet sırası,
hazırlanma ve çantalarımızı otobüslere bırakma sürelerini düşündüğümüzde kalan
30 dk. süre çok çok azdı. Ancak gözden kaçmış mıdır bilmem ama bu 30 dk.
gecikme sadece bu güne özel bir avantaj da sayılabilir mi? Şöyle ki, bizden 30
dk. önce gelen arkadaşlarım ile görüşmelerimde kuvvetli bir soğuk esinti
yaşadıklarını ve 08.30 a kadar bu esintinin kendilerini olumsuz yönde
etkilediklerini belirttiler, belki de bu 30 dk. gecikme ile bu soğuğu almamak
sağlığımız açısından iyi olmuştur deyip organizasyonun eksikliğine ironik bir
yaklaşımda bulunabiliriz.
Start alanına varışımızda yapılan anonslar da bu
organizasyondaki eksikler ile beraber katılımcı davranışlarının ne kadar
olumsuz olduğunu gözler önüne sererken aynı zamanda yarışa konsantrasyonun ve
moralin en yüksek olması gereken en önemli bölümünde aklımızın negatif etkiye
maruz kalmasını sağladı. Aklımda kalanlardan biri “ Bu organizasyonlar dünyanın
her yerinde yapılıyor, Tokyo da, Boston da vs. ancak hiç birinde bu şekilde
değil, lütfen araçların önünü boşaltalım…” inanın kendinizi birkaç seviye
aşağıda görmeye hemen başlıyorsunuz.
Start alanına geciken bizler eşya çantalarımızı
ilgili numara aralığındaki araçlara bırakmak üzere araçları aramaya başladık,
ancak indiğimiz yer ile çantalarımızı bırakacağımız araçlar bir birinden tam
ters istikamette ve arada banket olan pozisyonlardaydı. İlk defa katılımımız
nedeniyle daha önceden bu araçların hangi pozisyonda nerede olacaklarını da
bilmememiz çanta bırakma sürecimizi daha da uzattı. Hatta bilmeden bizde orada
yaşanan kaosa katkıda bulunmuş olabiliriz, başı kesik bir horoz gibi, sora sora
Bağdat bulunur sloganıyla Maraton koşacak kişilerin çantalarını bırakması
gereken otobüsleri bulduk ancak bu seferde bizim numara aralığımızdaki otobüs
gitmiş olduğu için farklı bir otobüse rica minnet söz konusu çantaları
bırakabildik. Yaşanılan transfer gecikmesi vs. gibi nedenlerle elimizde çok
değerli 15 dk. kalmıştı, tabi bu surede hem ısınma hem tuvalet ihtiyacımızı
gerçekleştirmemiz gerekmekteydi, bir tercih yaptık ve ısınmayı yarış içine
bıraktık.
Start sırasına geçmek de hayli güç oldu ancak
spiker ve diğer organizatör arkadaşlar maraton start sırasını 20-30 m daha öne
doğru hareket ettirdi ve yanlarda oluşan birikmeleri de maraton sırasına dahil
etmeyi başardı.
Start ile birlikte o güzel heyecan başladı,
yaşadığım en olumsuz şey ise start ile beraber başlayan ve yaklaşık 5-8 km
devam eden diğer katılımcı arkadaşların bizleri geçerken yapmış oldukları
“yarma “ hareketidir, yani çarpa çarpa, ittire kaktıra sağ veya solunuzda
boşluk olmasına rağmen bodoslama yapılan hareketlerden bahsediyorum. Yanımdaki
arkadaşımın baldırına çarparak geçenler dahi vardı.
Sınırlı tecrübem ile su istasyonu ve tuvalet
sıklığı güzergâh boyunca yeterliydi demek istiyorum ama buna rağmen insanlar
yolun sağ tarafında dizi halinde dışarıya tuvaletlerini yaptılar. Bu konuda
yurtdışı yarış tecrübem olmadığı için konuyu bilen arkadaşlarımın yorumuna
bırakıyorum. Ve gelelim meşhur “kesme şeker” lere, kesme şekerleri bir naylon
leğende veren organizasyon, mutlaka bunu kötü bir niyetle yapmış olamaz, ancak
Boston maratonu ile aynı tarihlerde başlamış dünyaca unlu bir organizasyonda
yeri olamayacak bir uygulamaya imza atmıştır.
Maratonda çoğunluk yabancı atletlerdeydi bu durum
bu maratonu yurt dışında koşuyormuş havasına soktu, bu denli yabancı bir
katılım olması çok sevinç verici ancak Türk katılımcı sayısının azlığı da bir o
kadar üzücüdür.
Yeteri sayıda Türk koşucu olmaması ile beraber
maraton seyredenlerin sayıca azlığı ve destek vermemeleri de dikkat çeken
noktalardandı, maratona olan ilginin az olması da yine ülkemizdeki spor
kültürünün yeterli olmadığına önemli bir kanıttır.
Çok şaşırtıcı olmasa da televizyonlarımızda
maraton ile ilgili yapılan yayınların yetersizliği de genel olarak koşu
camiasında üzüntüye neden olmuştur.
Bunun yanında yabancı katılımcıların aileleri,
arkadaşları yol boyunca çoluk çocuk hem ilgili aile bireylerini beklediler, hem
de boş durmayıp her birimize destek verdiler.
Maraton’a beraber katıldığım arkadaşlarımdan Özgür
AK ile başlangıç noktasından bitiş çizgisine kadar hiç ayrılmadık, hem onun bel
sakatlığı hem benim diz sakatlığım bizi endişelendiriyordu bu nedenle tempomuzu
sürekli kontrol altında tutup, moral ve motivasyonumuzu hep yüksek tuttuk.
Barbaros bulvarından aşağıya doğru inerken bizi kopup geçenler hayli fazlaydı
hatta istemsiz olarak eğimin verdiği ivme ile biz de zaman zaman hızlandık
ancak buna rağmen 25. Km ye kadar istikrarımızı hiç bozmadık, hatta öz çekimler
yapıp, maratonun belirli km taşlarında video çekimleri yaptık, espriler
muhabbet eşliğinde devam etti yolculuğumuz. Zaman zaman su istasyonlarından su
alarak toz enerji jellerimizi hazırladık bunları yaparken bir birimiz için
sularımızı, mataralarımızı taşıyıp destek verdik.
Maraton boyunca sihirli kelime ise “iyi misin”,
“nasılsın” ve “nasıl hissediyorsun” oldu, bu öyle etkili ki psikolojik olarak
bir desteğin yanında olması, ortak hedefin oluşu maratonumuzu daha da keyifli
hale getirdi. Zaman zaman bir birimizi uyardık “daha yavaş”, “çok hızlandık”
vs. gibi..
Biz 23. Km civarında iken 35. Km tabelasını karşı
şeritte görmek bizi motive etti, sonrasında 31. Km. levhasını da karşı şeritte
fark ettik ve maratonda 2. Yarı stratejisinin detay planlarını konuşmaya
başladık. Aklımızda önce 31. Km ye gelme durumumuzu kontrol edip 35. Km. ye
daha sağlıklı ulaşmak ve kalan 7 km de ise tempo artırıp son 2 km. de basmak
vardı ve öyle de oldu diyebilirim.
25. km den sonra 35. Km de ve finişe doğru bizden
önde olan arkadaşlarımızı ve atletleri bir bir yakaladık, kimi yürüyen veya
yavaşlamış olan arkadaşlarımıza destek olmak için uğraş dahi verdik ancak kimi
durumda başarılı olduk kimi durumda ise maalesef onları bırakmak zorunda
kaldık.
Bitiş çizgisine yaklaştığımızda artık bir gurur
hakim oldu ve hedefimizi gerçekleştirebileceğimizin farkındalığı ile mutluluk
sardı içimizi, yine bırakmadık birbirimizi ve bitiş çizgisini Özgür Ak
arkadaşım ile beraber el ele girerek tamamladık.
c-
Maraton Sonrası
Maraton sonrası bitirmiş olmanın vermiş olduğu
hissiyat zaten tüm yorgunluğumuzu aldı diyebilirim. Emeğinizin karşılığını
almak kadar güzel bir şey yok, bununla beraber aklınızdaki acaba olacak mı? Acaba
yapabilecek miyim? Sorularının cevabı da verilmiş oluyor, bunun rahatlığı ise
çok ayrı ve güzel bir duygu.
Bu başarıyı hem aileniz hem arkadaşlarınız ile
gerek maraton alanında, gerekse interaktif iletişim araçları ile paylaşmak,
tebrik almak ve tebrik etmek işin artık en keyifli tarafı.
Bir not eklemek istiyorum, çünkü bu yazıyı bir
şekilde sosyal medyadaki arkadaşlarım ile paylaştığımda, bu işi profesyonel
olarak yapan, yapmayan, daha başarılı olan veya olmayan veyahut anlayan, hiç
anlamayan kişilere ulaşacak. Başarımız Türkiye – Dünya veya başka bir
değerlendirme ölçütlerine göre çok da önemli, anlamlı olmayabilir zaten
amacımız da öncelikle kendimizi memnun ve mutlu etmek. Çevremize pozitif enerji
verip koyduğumuz hedefi gerçekleştirebilmek. Bu hedefi gerçekleştirdikten
sonrada bir başkası için çok basit bile olsa bizim için önemli ve büyük bir
başarıyı bir festival havasında kutlayabilmektir. Bu nedenle yaptığım tüm
yorumlar benim kişisel düşüncelerim olup tamamen amatör bir ruh ile kaleme
alınmıştır.
Öncelikle bu güzel aktivitelerin içinde olmamızı
sağlayan, bize sabreden, günün her saatinde arayıp bilgi aldığımız, tüm
programlarımızı yapan ve maraton stratejimizi en ince ayrıntısına kadar
hazırlayıp hayata geçirmemizi sağlayan sevgili antrenörüm FATİH BUZGAN a
teşekkürü borç bilirim.
Çalışmalarımız suresince bize sonsuz destek olan,
sabır gösteren, hayatımızın vazgeçilmezlerine aile bireylerimize, başta
eşlerimiz olmak üzere çok teşekkürler.
Daha sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir hayat
temennisiyle nice maratonlara!
Diğer faydalı makalelerim için tıklayın: http://fatihbuzgan.blogspot.com
Diğer faydalı makalelerim için tıklayın: http://fatihbuzgan.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder